top of page

Carrie Bradshaw İstanbul’da! Boğaz, Sokaklar ve Biraz Kaos

Hayal etseydik eğer, Carrie Bradshaw Manhattan’ın bitmeyen temposundan sıkılmış ve İstanbul’a ilham aramaya gelirdi! New York’un göz alıcı ama yorucu dünyasını bırakıp, bu kez Boğaz’ın mavi sularına karşı bir kahveyle güne başlayıp, tarihi sokaklarda kaybolmaya ne dersiniz? Carrie’nin İstanbul’da geçirebileceği bu büyüleyici günü hayal etmek, İstanbul’un enerjisini onun gözünden yeniden keşfetmek demek. Şimdi, Carrie’nin bu büyülü şehirde bir günü nasıl geçirebileceğinden biz bahsedelim ve ilham olalım!

Sabah Kahvesi Boğaz’la Başlar

Carrie, güne erken başlamayı seven biri olmasa da, İstanbul’un sabahları farklıdır. Hele ki kalın perdeleri araladığında, karşısında Boğaz’ın o masmavi görüntüsünü buluyorsa! Eline Türk kahvesi dolu ince bir fincan alır ve kendini Ortaköy’de şirin bir kafeye atar. Taze demlenmiş kahvenin yanına bir de sufle söylediyse, kahvaltı onun için tamamdır. Elinde not defteri ya da ünlü Apple laptop’u, Boğaz’a karşı oturup yazmaya başlar. Belki “Martılar ve İstanbul’un Aşk Hikayeleri” başlıklı bir köşe yazısı kaleme alıyordur. Carrie’nin iç monologları da cabası: "New York gibi kaotik bir şehirden geliyorum ama İstanbul... Buradaki kaos başka bir seviyede. Daha... romantik."

“Aşk üzerine yazmak için böyle bir şehirde olmak şart.”
“Aşk üzerine yazmak için böyle bir şehirde olmak şart.”

Sabahın sessizliğinde yazmak için bir köşe ararken, etraftaki vapurların sesi ve sahilde dolaşan insanların günlük telaşı ona ilham verir. Muhtemelen o anda “Aşk üzerine yazmak için böyle bir şehirde olmak şart,” diye düşünmüştür.

Kapalıçarşı’da Monola Blahnik Aramak

Carrie’nin modaya olan tutkusu, İstanbul’da durur mu? Asla! Kapalıçarşı onun için bir hayal dünyasıdır. Dar sokaklara benzeyen bu tarihi pazarın her köşesi, yeni bir keşif sunar. Altın takılar, el yapımı şallar, ipek kumaşlar ve nostaljik objelerle dolup taşan bu büyüleyici yer, Carrie’nin alışveriş içgüdülerini harekete geçirir. Osmanlı tarzı yüzüklere ve bileziklere bakarken, "Bunlar New York’ta neden yok!” dediğini hayal etmek hiç de zor değil.

Ama Carrie’nin Kapalıçarşı deneyimi sadece alışverişle sınırlı kalmaz. Buradaki satıcılarla sohbet eder, hikayelerini dinler. Bir an, kendini çarşının bir köşesinde taze sıkılmış nar suyu içerken bulur. İstanbul’un enerjisini her hücresinde hissederken, "İstanbul’da alışveriş, New York’taki gibi değil; burada alışveriş bir ritüel," diye not alır.

Kadıköy’ün Oğlanlarından İlham Almak

İstanbul’da bir köprüden geçmek, Carrie için Manhattan’dan Brooklyn’e geçmek gibi bir his uyandırır. Vapuru tercih eder elbette; çünkü bir süreliğine telefonunu kenara bırakıp martılar ve denizle baş başa kalmak ona iyi gelir. Kadıköy’ün sokaklarına adım attığında ise karşısında bir başka dünya bulur. Antikacı dükkanları, sokak ressamları ve rengarenk kafeler... Bu semtin enerjisi Carrie’nin ruhunu adeta tazeler. Hemen bir tasarım butiği bulup kendine zarif bir el çantası alır.

Kadıköy’ün bir köşesinde oturup, yanında yeni tanıştığı birkaç kişiyle kahve içip sohbet ederken, Carrie muhtemelen şöyle düşünüyordur:

 "Kadıköy, New York’un East Village’ı gibi, ama çok daha samimi. Herkes bir hikaye anlatıyor ve ben onları yazmak için sabırsızlanıyorum."
 "Kadıköy, New York’un East Village’ı gibi, ama çok daha samimi. Herkes bir hikaye anlatıyor ve ben onları yazmak için sabırsızlanıyorum."

Topkapı Sarayı’nda Tarihle Buluşma

Carrie, New York’ta modern aşk hikayeleriyle dolup taşan bir şehirde yaşamaya alışık olsa da, İstanbul’un tarihi ve aşk dolu geçmişi onu büyüler. Topkapı Sarayı’nın bahçelerinde dolaşırken, bir zamanlar burada yaşanan entrika dolu aşklara hayran kalır. Sarayın avlusunda oturup not defterine birkaç satır karalarken, Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan’ın hikayesini düşünür: "Aşk her yerde aynı, ama burada, saray duvarlarının ardında yaşananlar başka bir boyutta gibi... Eminim bir müzik vardı, bizim bilemediğimiz."

Topkapı’dan çıkarken, kendine küçük bir hatıra almayı ihmal etmez: belki Osmanlı desenli bir defter ya da minik bir süs eşyası. Carrie için aşk, geçmişte yaşanan hikayeleri keşfetmek ve onları yazıya dökmekle anlam kazanır.

Mezeler, Gün Batımı ve Sohbet

Gün batımı Carrie’nin günü bitirme ritüelidir. Ama İstanbul’da bu ritüel daha farklıdır. Bir Boğaz meyhanesinde, masasında çeşit çeşit meze, yanında ise bir kadeh beyaz şarap vardır. Balıkçı teknelerinin ve yavaş yavaş batan güneşin manzarası eşliğinde derin düşüncelere dalar. Belki masaya yeni tanıştığı birkaç Türk arkadaşı oturur ve bir anda koyu bir sohbete başlarlar. Carrie, her fırsatta sorular sorar: "Neden rakı içmeden aşk konuşulmazmış? Martılar neden sürekli birbirine çığlık atıyor?"

Meyhanenin keyfini çıkarırken, Carrie’nin aklından şu düşünceler geçiyor olabilir:


 "Aşk ve şehir üzerine yazmaya alışkınım, ama İstanbul... Burada şehir aşkın bir parçası. Her şey birbiriyle bağlantılı, Boğaz bile..."
 "Aşk ve şehir üzerine yazmaya alışkınım, ama İstanbul... Burada şehir aşkın bir parçası. Her şey birbiriyle bağlantılı, Boğaz bile..."

Carrie’nin İstanbul Notları

Carrie Bradshaw’ın İstanbul’da bir gün geçirdikten sonra yazacağı şeyler hem ilham verici hem de çok eğlenceli olurdu. İstanbul’un kaotik enerjisi, onun ruhunu yenilemiş, yazılarına farklı bir boyut kazandırmış olurdu. Belki de yeni kitabının adı “Sex and the City: Boğazda Aşk” olurdu, kim bilir? Carrie’nin tarzında bir günü yaşamak ister misiniz? İstanbul, her adımda yeni bir hikaye sunmaya hazır! Sen de kendini başka bir hikayede hissedeceğin tailor-made etkinlik konseptlerini ve tur paketlerini inceleyebilir. TheProject.Club ile iletişime geçerek hayal dünyanı etkinliklerine ve deneyimlerine dökebilirsin!

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page